Bir Oedipus Daha...

Benle ilgili en büyük derdin bir meslek sahibi olmam, ekmeğimi elime almamdı sanırım. Annemle ve seninle ama bilhassa seninle ilgili fikirlerim, zihnimde yer alan senin imgelerin konusunda asla emin olamadım. İkimiz arasında geçen olaylara objektif bir şekilde bakabiliyor ve gerçekçi sonuçlara mı ulaşıyordum yoksa obsesif ve ön yargılı gözlüklerimle senin niyetini sürekli kendimce çarpıtıp, bu çarpık verilerle çarpık sonuçlara ulaşıyor ve sana karşı tavırlarım bu şekilde gittikçe çarpıklaşıyordu da ben mi işin içinden çıkamıyordum?
Bilemedim... Hala da bilemiyorum. Ama aramızda sağlıksız bir iletişim olduğu daha doğrusu adamakıllı bir iletişim olmadığını kendimden emin şekilde biliyorum.

Sana karşı duygu ve düşüncelerimin yıllar geçtikçe nasıl da evrimleşiyordu dün gibi hatırlıyorum. Bi dönem senden soğudum. Ama sonra tiksindim. Fakat sonra seni düşman olarak gördüm. En nihayetinde doğruyu bulup senin gibi biri olmayacağıma dair kendime söz verdim. ...ve beceremedim. Farkediyorum ki gittikçe sana benziyorum. gittikçe de hoşuma gidiyor bu. Gittikçe seviyorum sanırım seni...

Çarpık olma ihtimalini göz önünde bulundurduğum fikirlerimin gerçek olduğunu varsayarsak sen benim karakterimi ezdin baba. Hayatta yaptığım en büyük iş sana isyan etmekti. Dışarıdan bir ergenimsinin vızıldamaları olarak görülebilir belki ama ben volkanlar patlattım sana isyan ederken. Hiroşimama atom bombaları düştü, meteor yağmurlarında dinazorlarım öldü. Timur'u gazlayıp Sivas'ı yağmaladım, Cengizle kelleler kestim...Keltlerle bir olup Kraliçeye kafa tuttum... Dışarıdan nasıl göründü bilemiyorum ama zihnimde havvayla elmayı yiyip Tanrı'ya fırlatıyordum baba bunu kendimden emin şekilde biliyorum...

En büyük derdin bir meslek sahibi olmam, ekmeğimi elime almamdı sanırım. Doğru bir dertti ama derdini dile getiriş biçimin yanlıştı, benimle ilgili diğer dertlerini dile getiriş biçimin gibi. Hatırlamak istemiyorum, bu pis anının içine girmeden yanından şöyle bi göz atıp geçiyorum, karşında korkudan tek haneli iki sayıyı çarpamazken tiksindim dersten de, gelecekten de... Yapmak zorunda bırakıldığım herşeyden tiksindim. Monroe'yu yalamak bile olsa, eğer bana yapmama özgürlüğü tanınmıyorsa ondan da tiksinirdim.

İş yerinden de tiksiniyorum. Çalışmaktan da... Patrondan da... Eğer gerçekten... bana öyle davranırken tek derdin gerçekten benim derslerime çalışmam, geleceğimi kurtarmam idiyse planladığın gibi olmadı. Ancak dolaylı da olsa işler yolunda gidiyor baba. Sayende Kafkayı ve Dostoyevskiyi anlıyorum. Bu herifler de babalarından yana sıkıntılılar. Ve tıpkı ben gibi bu sıkıntıları hayata bakışlarına tamamen sinmiş. Onların aklından geçenleri anlayabiliyorum. Bu sayede iyi bi edebiyatçı olup ekmeğimi kazanabilirim. Ama ekmeğimi kazanmak benim tek derdim değil... Umarım o zaman tek derdim bu olur ve derdimden kurtulurum... Mutsuz ama ekmeğini kazanmış biri olmak hiç bir boka yaramaz baba... Ölme... Ölürsen fikirlerim değişir kendimi suçlarım biliyorum... Kim erken ölürse o temize çıkarır kendini ikimizin kavgasında... Geride kalan suçludur...

Keşke erkek gibi kavga etseydik ikimiz... dişe diş... O tabular olmasaydı (babaya el kalkmaz) annem, kardeşim zırıldamasaydı da ikimiz tartışırken... Dişe diş kavgaya tutuşsaydık. Hayatta en tutkulu yaptığım iş olurdu o kavga. Senden tiksinmiyorum artık ama o aklımdaki eski sana benzeyen herkesten tiksiniyorum. Baskıcı otoriteden, insanları zor kullanarak, iradeleri dışına sürükleyerek yollarına getirmeye çalışan devletten...Kendisinden güçsüzü gördüğünde üzerine giden, diş gösterildiğinde sinen güç balonlarından...

Keşke yaptıklarını yüzüne vurduğumda ağlamasaydın da beni suçlasaydın. o zaman kavga ederdik işte dişe diş...
Ben sana isyan edince, gücümü gösterince korktundan mı alttan aldın, ağladın? Yoksa evladını üzmüş olmanın pişmanlık irinleri mi gözlerinden akıyordu?
İlki olsun istiyorum...Beni sevme istiyorum...
Hemen hemen 10 sene kendimi hazırladım sana isyan etmek için. Nefret, öfke, intikam büyüttüm içimde sana karşı...Tam 10 sene... Boşa gitmiş çocukluk, boşa gitmiş gençlik tek derdim senden rövanşı almak varoluşumu kanıtlamak, ruhumu kurtarmaktı. 10 sene sonunda gücümü kendimde topladım ve sana isyan ettim... Karşımda isyanımı bastıracağını zanneden ,(bastıramayacağının farkında olmadan) beni sindirmeye çalışacak olan bi güç timsali beklerken; ağlayan "bilememişim oğlum, cahildik işte" diyen, oğlunun öfkesine, nefretine şahit olup yüreği yanan bi adam görünce tüm planlarım suya düştü...10 senelik planlarım suya düştü...10 sene suya düştü...
10 sene hazırlandım...Kılıçlar biledim. Silahlar topladım baş düşmanıma. Tam anlamıyla hazırdım işte. 10 sene sonunda büyük savaşı kazanıp sonunda özgürlüğüme, o tastamam varoluşuma kavuşup cefanın sonundaki büyük sefayı elde edecektim. Suya düşürdün 10 senemi de sonrasını da ...suya düşürdüm...

Arafta kaldım. Ne seni yerle bir edip kendimi tanrı ilan edecek kadar nefret edebildim senden, ne de seni Tanrı belleyip tapınacak kadar sevdim... Arafta kalakaldım. Tanrının cennetinin güzelliği yok, Tanrının cehennem-i kudreti de yok... Arafta kaldım hiç birşey yok... Tanrı da yok..Sen de yoksun... Ben de...Muhtemelen Tanrıya da isyan edişimin, sonra onun olmadığına kanaat getirişimin zannettiğimin aksine o aptal kızla hiçbir ilgisi yoktu. Tüm ilgi seninleydi muhtemelen. Hala korkuyorum senden. Kabahat sende mi, benim çarpık zihnimde mi?...
Arafta kaldım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder